Çalışanlar patrona mobbing uyguluyor

ATSO Meclisinde konuşan Başkan Çetin, kıdem tazminatı konusunun işçilerin patronlarına mobbing uygulamasına yol açtığını söyledi

ATSO’nun Mart ayı olağan meclis toplantısına, bugüne kadar çalışanlarına taciz uygulamakla gündeme gelen patronların işçileri tarafından mobbinge maruz kaldıkları iddiası damga vurdu. Restoran, Yiyecek İçecek ve Eğlence Hizmetleri Meslek Komitesi’nin (37. Grup) gündeme getirdiği konuyu ATSO Meclis üyesi olan işadamlarıyla paylaşan Davut Çetin, bazı çalışanların fazla mesai ücreti, tatil ücreti, iş akdi feshi konularında kötü niyetle hareket ettiğini, mevzuatı kullanarak işverene ‘adeta taciz’ uyguladıklarını belirtti.

İş mahkemeleri bu davalarla dolu

Çetin, “Arkadaşlarımız diyor ki, bazı çalışanlar da patronlar üzerinde mobbing yapıyorlar. Sayıları az da olsa bazı çalışanlar, fazla mesai ücreti, tatil ücreti, iş akdi feshi konularında biraz kötü niyetle, mevzuatı kullanarak işverene adeta taciz uyguluyorlar. Yani patrona da mobbing yapılıyor. İş mahkemeleri bu davalarla dolu. Küçük konular yüzünden ve bazen haklı olduğu halde iş adamları bu mahkemelerde uğraşıp, zaman kaybediyor. Özellikle geçici çalışmalarda ve hizmet sektöründe bu konuda bu davalardan çok şikayet geliyor. Ne çalışanın ne de işverenin hakkı yenilmemelidir. Bu konuda hangi mevzuat maddeleri sorun yaratıyorsa bunları saptayıp inceleyelim” diye konuştu.

Tazminatlar ne olacak

ATSO 37. Komite Üyesi olan restoran işletmecisi Murat Gerdan da kıdem tazminatı konusunun yıllardır çözüme kavuşturulmamasını eleştirerek konuyla ilgili, “Yaklaşık 2 -3 yıldır sonlanmayan yasa tasarısı var. İşveren personellerimiz bu açıdan tedirginler. 5 -6 yıldır çalışan personeller ‘Bizim tazminatımız ne olacak?’ diye tedirgin. Arkadaşlarımızdan işverenlerine gelip pazarlık yaptıklarına dair geri bildirimler alıyoruz” dedi. Gerdan, bu konunun ATSO tarafından ulusal platformda dile getirilmesini ve kıdem tazminatı konusundaki belirsizliğin giderilmesi noktasında ATSO olarak baskıcı bir yapı izlenmesini isteyerek, “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çok hantal” eleştirisinde bulundu.

Ekonomide düşüş yaşandı

Çetin, ekonomide 2009'a benzer bir durgunluğa gidildiğini de hatırlatarak, “Dolayısıyla durumu hükümete ve kamuoyuna doğru bir şekilde yansıtmamız gerekiyor. Şubat ayından itibaren kur dalgalanması ve faiz tartışmaları piyasada olumsuz etki yaratmıştır. Dün açıklanan tüketici güveni endeksi sert bir düşüş göstermiştir. Mart ayında daha fazla düşüş oldu. 6 yıldan bu yana güven endeksindeki en düşük düzey ortaya çıkmıştır. Tüketici ve yatırımcı güveninde azalma hem kredi kullanımına hem de tüketime yansımaktadır. Kredilerde 2014’deki yavaşlama, özellikle kredi kartlarında devam etmektedir. Diğer tüketici kredilerinde hafif bir artış görülmektedir. Ticari kredilerde de son zamanda bir artış eğilimi ortaya çıkmıştır” diye konuştu.

Karşılıksız çek sorunu

Karşılıksız çek sorununun yaşandığını hatırlatan Çetin, “Finansman sorunu alacak tahsilatı sorunu olarak hepimize yansımaktadır. Karşılıksız çek sorunu önemli olmaya devam etmektedir. Türkiye'de yılda 600 milyarlık çek kesiliyor, ama çeklerin değer olarak yüzde 5'i karşılıksız çıkıyor. Denilebilir ki, yüzde 5 küçük, ama burada çok büyük şirketlerde bu pay daha düşük, KOBİ'lerde daha yüksektir. Yılda 700 bin civarında çek karşılıksız çıkıyor. Maalesef 2010'dan bu yana karşılıksız çek oranında ciddi bir düşüş yok. Çek sayısı azaldı, ama bu oran azalmadı. Türkiye Odalar Birliği Başkanlığı'nın (TOBB) da gayretleri ile çek aldığınız kişinin sicilini öğrenmeye yönelik bir sistem geliştirildi ancak tek başına bu da yeterli olmuyor” diye konuştu.

EXPO değerlendirmeleri

Geçen ay yapılan EXPO Yönetim Kurulu toplantısına katıldığını, toplantıda EXPO'nun yetersiz olduğuna dikkat çeken Çetin, "Bu söylediğimiz öyle basit bir konu değil. Bütün dünyada kamu ihalelerinde, yerel ihalelerde ekonomiye istihdam ve vergi katkısı yapan yerel firmalar için özel uygulama vardır. Türkiye'de yönetmelik geçen aylarda çıktı ve ulusal firmalara yüzde 15 fiyat farkı olabilmesi kabul edildi. Bu ilkenin yerel işlerde de geçerli olması gerekir. Geçen ay bu konuya bazı arkadaşlarımız değindi, biz de dile getirdik, bunu konuşmaya, savunmaya devam edeceğiz. Antalya zaten İstanbul'a ve Ankara'ya kaynak aktaran bir ildir. Herkesin, bütün kurumların ve firmaların bu konuda daha bilinçli olması gerekiyor. EXPO için Altınova gibi yol çalışmalarının hızlandırılması son derece olumludur, ancak çevre yolları, Batı ve Kuzey Çevre Yolları için zaman azalmaktadır”  dedi.

Alışveriş festivali yapılmalı

Antalya’da alışveriş festivali yapılması gerektiğini dile getiren ATSO Başkanı Davut Çetin, “İstanbul yapıyor, Ankara yapıyor. Bakanlık maddi destek veriyor. THY gibi kurumlar sponsor oluyor. Belediyeler büyük destek veriyor. Markalar ve AVM'ler destek oluyor. Ama biz yapamıyoruz. Bu ilçelerimiz için de geçerlidir. Kemer, Serik, Korkuteli, Elmalı'da da bunlar yapılabilir. Festival demek bir şarkıcı getirip, yağlı güreş yapmak değildir. İlçeye canlılık katacak, bir farklılık getirecek etkinliktir. Alaçatı gibi küçük yerlerde esnaf, restoranlar, hatta yerel halk bilinçli bir şekilde bir araya geliyor ve etkinliğe turist çekebiliyor. Dolayısıyla Bakanlık ve belediyelerle bir araya gelip bir alışveriş festivali planlamamız gerektiğine inanıyorum. Daha önce bir Güllük Festivali denedik, tam olmadı. Ama bundan vazgeçemeyiz. Deneye deneye, küçükten başlatarak zamanla büyütmemiz gerekir. Ben buradan şunu söyleyeyim. Kaleiçi esnafı veya caddelerimiz kendi içinde bir araya gelir ve festival, indirim günleri gibi etkinlikler yaparsa biz de destek oluruz. Buradan bütün esnafa ve mağazalara açık çağrı yapıyorum. Herkes bir araya gelip elini taşın altına koyarsa biz de elimizi taşın altına koyarız’’ diye konuştu.

Bu kent bizim

ATSO Başkanı Davut Çetin, taş ocakları konusunda da bazı adımların atıldığını ifade ederek, “Valiliklerin yetkisi devreye girdi. Valimiz bundan sonra gerek izin gerek denetimlerde Antalya'nın özelliklerinin gözetileceğini ve ilgili kurumlardan görüş alınacağını açıkladı. Valimizin bu konuda bir değişim başlatacağını ümit ediyorum ve bu vesileyle kendilerine teşekkür ediyorum. İşte Geyikbayırı’nda dünyada kaya tırmanışı yapan amatörler ve profesyonel sporcuların tanıdığı, turistlerin ziyaret ettiği bir mevkide yeni bir taş ocağı vakası var. Orada ocak ruhsatı veren bürokratları da orayı görmeye davet ediyorum. Bu kent bizim

kentimiz, burada biz yaşıyoruz, biz burada ekmeğimizi turizmden, tarımdan yiyoruz. Bu nedenle turizm ve tarım zenginliğine zarar verecek ocak istemiyoruz” diye konuştu.

Vakıf kuruluyor

ATSO, Kaleiçi Evi ve Sanat Müzesi'ni de işletecek ve bünyesinde bir üniversite veya mesleki eğitim merkezi oluşturulacak ATSO Eğitim, Araştırma ve Kültür Vakfı'nın kuruluşu, 18 red oyuna karşı 36 evet oyuyla kabul edildi. Çetin, “Bir üniversite kurmayı, kültür ve eğitim merkezimizi yönetmeyi doğrudan oda olarak, oda adına yapmamız, hem mümkün değil hem de zaten mevzuat bakımından uygun değil. İTO gibi birçok oda, bu tür hizmetler ve projeler için vakıf kurmuşlar. Biz de aynı yöntemi uygulayacağız. Oda Meclisi vakfın üyesi olacak. Biz değiştikçe, oda meclisi ve yönetimi değiştikçe vakıf üyeleri, yönetimi de değişecek. Yani yeni gelen arkadaşlar devralacak, kurumsal bir yapıda yürüyecek, kişilere bağlı olmayacak. Antalya’nın bu tür projelerle güzelleşmesi turizm ve ticaret için en önemli konudur. Antalya’da sosyal yaşamın ve ticaretin en büyük sorunlarından birisi kentin sosyal hayatının canlı olmasıdır, cazibe merkezleri olmasıdır, kent merkezinde ziyaret edilecek kültür faaliyetleri olmasıdır, kent estetiğidir, yani kent güzelliğidir. Turist Paris’e, Barselona’ya kenti yaşamak için gidiyor, Antalya’ya gelen ise görmeden gidiyor”  diye konuştu.