üye ol Şifre Hatırlat
Twitter daha mı özgür olacak?
Twitter daha mı özgür olacak?
Üniversite öğrencilerini zehirleyeceklerdi
Üniversite öğrencilerini zehirleyeceklerdi
Kız öğrenciler çıldırdı
Kız öğrenciler çıldırdı
Açlık sınırı 6 BİN LİRA
Açlık sınırı 6 BİN LİRA
takvim 28.04.2021 Çarsamba 17:38
kategoriler Gündem
okuma sayısı Bu Habere 0 Yorum Yapıldı
facebook twitter
MURAT KAPLAN İLE KİTAPLARA YOLCULUK
yazı küçükyazı büyük

MURAT KAPLAN İLE KİTAPLARA YOLCULUK


“Yüzleşmek bir dönüşüm yolculuğunun bambaşka bir evresi gibidir.”
 
MURAT KAPLAN İLE 
KİTAPLARA YOLCULUK 
 
Eylül Ayça Karakuş ile “Kitap Dünyası” sayfasının yazar konuğu, 
Antalya'nın sevilen yazarı Murat Kaplan oldu. 
 
Birbirinden değerli Kişisel Gelişim kitaplarıyla okuyucularının takdirini alan ve her bilgi paylaşımıyla dikkat çeken Kaplan'ın kitap yazma yolcuğu ve sonrası Kalkan Times Gazetesi, Eylül Ayça Karakuş ile “Kitap Dünyası" röportajında... 
 
Her Kitap Yeni Bir Dünya...  
 
Merhaba sevgili hocam. Öncelikle sizinle bu özel röportajı yaptığım için çok mutlu olduğumu tüm değerli okuyucularımızla paylaşmak istiyorum. 
 
•Sizi tanıyabiliriz, Kalkan Times okuyucuları için kendinizden bahseder misiniz lütfen...
Kendimi, çocukluğundan bu yana kitap okumak, spor yapmak ve özellikle de yüzmek ve geleneksel savunma sanatları alanlarıyla yakından ilgilenen, baba memleketi Kahramanmaraş olan, İstanbul doğumlu ve çok küçük yaşlarda gelip, çocukluğu ve gençliğini geçirdiği için de kendisini Antalya’lı hisseden bir Anadolu’lu, sorgulayan bir bilim insanı, araştırmacı yazar, insan okuryazarlığı sistemi kurucusu ve farkındalık öğrencisi olarak tanımlayabilirim sanırım. 
Halen Antalya Bilim Üniversitesi’nde Yabancı Diller Yüksekokulu ile Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi müdürlükleri görevini devam ediyorum.
Tamamlamış olduğum diploma programlarımla uyumlu olarak adli psikoloji, kriminal profil tanımlama, klinik psikoloji, grafoloji, kriminal psikoloji, bilişsel davranışçı terapi, nöro psikoloji ve sosyoloji gibi alanlarda çalışmalara ve eğitimlere devam ediyorum.  
 
•Hiç Yok ‘tan İyidir, Hatırla ve Unut, Sonun Başlangıcı, Hiç, Yüz Okuma Sanatı 1, Yüz Okuma Sanatı 2 değerli kitapların yazarısınız. Yazar olmak, kitap yazmak ve okuyucuyla buluşmak sizi ne yönde etkiledi?
 
Ekim 2020 itibariyle 29 kitap yayımlamış oldum. Hala devam eden ve basıma hazırlanmak üzere edit ve dizgi sürecinde olan kitaplarımla birlikte 2021 yılı sonuna kadar 30’un üzerinde kitap yayımlamış olacağım. Sorunuzda bahsi geçen kitaplar 10 yıl kadar önce Ülkemize döndüğümde Türkçe olarak kaleme aldığım kitaplar. Önceki kitapların çoğu yurtdışında üniversitelerde ders kitabı olarak da okutulan dil ve edebiyat temel konulu bilimsel kitaplar. 
Başlangıçta bilimsel süreçler gereği kaleme aldığım kitapların yayımlanmasından heyecan duymuştum. O sıralar yazar olmak gibi bir düşüncem yoktu. Sadece içinde bulunduğum akademik dünyanın gereği olarak bilimsel yayınlar yapmak esas amacıyla çalışıyordum. Ancak Türkçe olarak yayımlanan sürdürülebilir farkındalıklı yaşam prensipleri temalı diğer kitaplar ve son olarak da 3 kitaplık yüz okuma sanatı serisinin ilk ikisiyle bambaşka heyecanlar yaşadım, çünkü bahsettiğim son kitapların her birinde yayınevimin de öncülüğünde katıldığım kitap fuarları, konferans, söyleşi ve imza etkinliklerinde okuyucularımızla bir araya gelmenin coşkusu ve teşvikiyle yazar olmak denen kavramı bizzat deneyimleme şansı elde ettim. Bu duygu bambaşka. Bu karşılaşmalar öyle güçlü etkiler bırakıyor ki üzerinizde, yazmaya devam etmek, o sevgi dolu, heyecanla bakan gözlerle yine buluşmak, onlardan devraldığınız yüksek enerjiyle katkı payınızı sürdürmek isteği oluşuyor yüreğinizde. Öyle de yapıyorsunuz. 
O noktada ‘iyi ki’ diyorsunuz içinizden kendinize ‘iyi ki yazmış ve iyi ki o kitapları okurlarla buluşturmak kararında kararlılık göstermişim’. Her pırıl pırıl, coşku ve heyecan dolu bakışlarla size yaklaşan okuyucu ile kendinize ‘daha iyi olma’ sözü veriyor, o sorumluluğu yüklüyorsunuz üzerinize. Bu anlamda yazmak ile yayımlamak arasında ciddi bir fark oluyor. İlkinde kimseyle buluşmayan ama duygu düşüncelerini kendi çapında kâğıda döken bir insanken, ikincisinde artık gün ışığına, bir anlamda ‘görücüye çıkmış sanat eseri gibi’ toplumun farklı sınıflarından ve çoğu zaman farklı yaş gruplarından insanların arasında buluyorsunuz kendinizi. Sizden beklentileri olan. Sizi her hareketinizde gözlemleyen. Bazıları hayran hayran bakarken, bazılarının da bir açık arar bakışları yazarı sorumlulukla yaşamaya yönlendiriyor diye düşünüyorum. Bu nedenle denemeler, kısa hikâye, roman ya da şiir yazan öğrencilerime ve dostlarıma yazdıklarını okuyuculara ulaştırmalarının önemli olduğunu söyler, onları teşvik ederim. Çünkü yüzleşmek bir dönüşüm yolculuğunun bambaşka bir evresi gibidir.   
İşte kısaca bahsettiğim nedenlerden okuyucularımla buluşmak beni çok daha büyük sorumluluklarla birlikte yaşamaya sevk etti. Bundan mutluluk duyuyorum. 
 
•Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz? 
Bir önceki soruya cevap verirken dediğim gibi ilk kitaplarımda tamamıyla bilimsel bir sürecin sonucu ortaya çıkan kitaplarım olmuştu. Sonrasındaki kitapları da ‘hadi oturup şöyle bir kitap yazayım’ diyerek başlamadım. Örneğin 4’ü yayımlanmış olan 5 serilik sürdürülebilir farkındalık temalı kitaplarım Türkiye’mizin dört bir yanından çeşitli iş sahalarını temsilen   Antalya’ya liderlik, kriz yönetimi, savunma sanatları ustalık modülleri gibi farklı bir müfredat çerçevesinde eğitimler almaya gelen özel gruplara yaptığım teori derslerinin ses kayıtlarını tutan bir öğrencimin sonrasında ‘hocam, bu kayıtları dinledim ve çok güzel olduklarını, başkalarının da onları dinlemelerinin iyi olacağını düşünüyorum’ demesiyle ilk adımları attık. Aynı öğrencimin o ses kayıtlarını metin dosyalarına çevirmeye başlamasıyla ortaya çıkan kısa bölümler benzer konularla bir araya getirildiklerinde çok sayıda içerik oluştu ve yine bir öneriyle onları daha çok sayıda insana ulaştırmak düşüncesiyle kitaba dönüştürme kararı gündemimize girdi. İyi de olmuş çünkü işim ve pozisyonum gereği ciddi bit tempoyla çalışırken o kadar çok kitabı kaleme almak şansım olmayabilirdi. Sonra birbirini takip eden kitaplar ilgi görünce ilk baskılar tükendi ve ikinci baskılarla tekrar okuyucularla buluşma şansımız oldu. Şimdi ikinci baskıların da tükenmesiyle üçüncü baskılara talep arttı. Her yeni sayıda bir öncekinden bana okuyucular tarafından ulaştırılan eleştiri ve katkı mesajlarını dikkate alıp bir sonraki baskıya düzeltmeler yaparak kendimi ve yazma tekniğimi de geliştirme imkanını da bulmuş oldum. 
 
Yüz okuma sanatı kitap serisinin ilk iki kitabını ise 2014 sonunda tamamlamıştım. Çok uzun süredir eğitimlerini verdiğim bu alanda bir kaynak kitap serisi bırakmanın ciddi bir sorumluluk olduğu kanaatiyle de kitapları birkaç düzeltme ve görsel ekleriyle yayımladım. Oldukça ilgi gören kitapların üçüncüsü de ilk kitaplara göre daha çok geleneksel tıp verisi ve insan tanıma yöntemiyle hazırlandı ve bu yıl içerisinde okuyucularla buluşmayı bekliyor.
 
•Kitaplarınız yayımlandıktan sonra çok fazla insanla tanıştınız ve okuyucu kitlesine sahip oldunuz. Kitaplarınızı okuyan insanların geri dönüşümleri nasıldı? 
 
Evet, kitaplarımın yayımlanması ve özellikle de televizyon programları ve kitap fuarlarındaki imza etkinlikleri sayesinde çok sayıda kişiye ulaşma ve bir kısmıyla da tanışma imkânı buldum. Öyle güzel bir duygu ki bu, yolda giderken, bir markete girdiğinizde, uçakta, parkta, hatta resmi bir dairede iş için sıra beklerken bile sizin kitaplarınızı okumuş veya bir programınızı izlemiş insanlar size gelip düşüncelerini paylaşabiliyorlar. Özellikle de olumlu duyguların çoğunluğu teşkil etmesinin üzerimizdeki teşvik edici etkisi çok büyük. Bazen bir öğrencim, iş arkadaşım ya da akrabam toplu taşıma araçlarında, otogarlarda veya okudukları okullarda ya da işyerlerinde kitaplarımdan birini okuyan birinin fotoğrafını çekip gönderdiğinde çok mutlu oluyorum. Bu tür güzellikler bir dahakine çok daha dikkatle yazmam gerektiği nazik hatırlatmasını da yapmış oluyor bir yandan da. 
 
Tüm kitaplarınız şüphesiz ki çok sevildi lakin Yüz Okuma Sanatı kitaplarınız okuyucularınızda çok fazla merak uyandırdı. Bunu neye bağlıyorsunuz?  
 
Evet, dediğiniz gibi Yüz Okuma Sanatı serisi fevkalade ciddi bir ilgi gördü. Hala da benzer şekilde ilgi artarak büyüyor. Bu durumu kitabın içeriğinin güçlü bilimsel altyapısıyla birlikte sade ve anlaşılır yazım diline ve çok kendine özel bazı dokulara sahip olmasına bağlıyorum. Ayrıca ilk defa bilim dünyasından gelen bir yazarın pek de bilinmeyen bu alanda anlaşılır örneklerle her platformda anlatarak önyargıları kırması da bir neden olabilir diye düşünüyorum. Haricen, yayınevimin de kitabın ve şahsımın tanınması adına her imkanı değerlendirmesinin çok katkısı olduğu kanaatindeyim.   
 
•Yüz Okuma Sanatı kitaplarınızı alan okuyucularınıza tavsiyeleriniz oldu mu? 
 
Yüz Okuma Sanatı serisinin ilk sayfalarından itibaren düzenli aralıklarla yaptığım yaygın hatırlatmada dikkatleri şu noktaya çekiyorum: ‘İnsanları sadece fiziksel özelliklerine göre sınıflandırmak etik olmadığı gibi bilimsel de değildir. Bu anlamda insanın yüzüne yansıyan her detay daha büyük bir organ ya da sistemin birer dış gösterge paneli gibi anlaşılmalıdır. İnsan duygu-düşünce-davranış döngüsüne etki eden biyolojik, nörolojik, psikolojik ve sosyolojik unsurların tamamını birlikte ele almak ve birbirini destekleyen birkaç sağlam veriyi doğru yöntemlerle analiz etmek esastır. Bu alanda çalışmanın öncelikli amacı kişinin kendini tanıması, sosyal ve profesyonel dünyada daha etkili iletişim malzemeleriyle var olmasıdır.’
 
Bir diğer yaygın tavsiyemde kitabın basım, bölüm ve sayfa sıralarına uyarak ve ders çalışır gibi notlar alarak okunmasıdır. O sayede önyargılar bir bir kırılırken, insan tanıma alanındaki yolculuk da daha güvenli bir patikada devam edebilecektir.   
 
•İmza günleriniz, seminerleriniz ve TV Programlarınız her daim ilgi görüyor. Pandemi sürecinde herkes maalesef olumsuz yönde etkilendi. Sizin yoğunluğunuz takip ettiğiniz kadarıyla aksine arttı. Pandemi sürecini siz nasıl atlatıyorsunuz? 
 
Haklısınız, salgın sürecinde hem üniversitede hem de kitaplarla ilgili çalışmalarda tempom birkaç kat arttı diyebilirim. Biz ailecek süreci çok sağlıklı karşıladık ve hala da aynı düzende devam ediyoruz. Tüm kurallara harfiyen uyarken önceden zaten yapıyor olduğum düzenli sabah egzersizleri, meditasyon, yoğun okumalarım, notları geliştirerek kitap bölümleri haline getirmem, dergi ve gazete yazıları, yoğun ilgi gerektiren sosyal medya hesaplarımın yönetilmesi, canlı yayınlar ve üniversitemdeki görevlerimin gereği olan çalışmalarım, o doğrultuda yaptığım ziyaretler, konferans tebliğlerim ve idari toplantılarım salgın öncesine göre çok daha arttı. Aile babası evcimen kişiliğimden dolayı akşamları da eşim ve çocuklarımla birlikte geçirdiğimi düşününce evet ciddi bir tempoyla yaşıyorum. Bunu elimden gelenin en iyisiyle ve sağlıklı şekilde yönetmeye çalışıyorum. Başarılı olduğumu da söyleyebilirim. Bu başarıyı farkındalıklı yaşam malzemelerini kullanmama ve zamanı verimli değerlendirme becerime bağlıyorum. Tabi ki yorulduğum anlar da oluyor ama katma değeri önemsediğim için tatlı bir yorgunluk olduğunu düşünüyorum. Biz savunma sanatları çalışanların en büyük avantajımız öncelikle becerimiz diye düşünüyorum. Bu beceri benim de çok işime yarıyor. 
 
•Yoğun çalışma hayatınıza bir de kitaplar girince yaşamınızda ne gibi değişiklikler oldu? 
 
En büyük etkisi salgın öncesi aktif katılım sağladığımız kitap fuarları, konferans, söyleşi ve imza etkinlikleriydi. O sayede daha sık seyahat ediyor ve çok sayıda okuyucuyla bir araya geliyorduk. Şimdi ise o süreçleri çevrim içi etkinlikler şeklinde devam ettiriyoruz. Salgın her sektörü bir şekilde dijitalleşmeye zorladı. Yazarlar ve yayınevleri de bu durumdan kendine düşenleri aldı ve hızla uyum sağladı. 
 
•Sosyal medya hesaplarınız resmen bilgi kaynağı. Günden güne büyüyen sosyal medyanızın ben de sıkı takipçisiyim. Takipçilerinizden size gelen sorular oluyor mu? 
Sosyal medya, özellikle de İnstagram, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası halini aldı. Zaten aktif bir sosyal medya kullanıcısıyken, salgın süreciyle birlikte günümüzün önemli bir dilimini hesaplarımızın yönetimine ayırmak durumunda kaldım. 
Bir sosyal medya asistanının yönetmesini istemediğim hesaplarımı bizzat tasarlıyor ve her mesaja elimden geldiğince cevap yazıyorum. Mesai sırasında önceden hazırlamış olduğum bazı gönderileri hızlıca paylaşırken, akşamları da gelen mesajları cevaplandırarak hemen her takipçimin iletişim talebini gidermeye çalışıyorum. 
Çok sayıda soru alıyorum. Özellikle yüz analizi yöntemleri konusunda gelen soruları yanlış anlamaları çözecek şekilde cevaplamanın önemli olduğuna inanıyorum. Bu nedenle de soruları önemsiyorum.
   
•Akademik eğitimciliğinizin yanı sıra birçok özel yeteneklere sahipsiniz. Bunların başında spor geliyor. Spor eğitimlerinizle ilgili neler söylemek istersiniz? 
30 yılı aşkın zamandır akademi dünyasındayım. Savunma sporlarını ise 40 yılı aşkın süredir yapıyorum. Bu anlamda savunma sporlarına hayatımın çok daha büyük bir kısmını adadım diyebilirim. Yip Man film serisiyle tanınmış olan ve Kung-Fu’nun stillerinden birisi olan Wing-Chun alanında çalışıyorum. Ona ek olarak yine Kung-Fu müfredatının önemli alanları olan Çigong (Qigong) ve Taiji (Tai Chi) çalışmalarını da sağlığa yüksek katkıları nedeniyle çok önemsiyorum. Bir şekilde ülkemizde her bireyin günde en azından 15 dakika ile 40 dakika arası tempolu şekilde yürümesinin bütüncül sağlığa olumlu etkileri açısından yaygınlaşmasını diliyorum.  
 
•Şimdilerde yazdığınız yeni bir kitap var mı? 
Yakında Yüz Okuma Sanatı serimizin üçüncüsü yayımlanıyor. Ona ek olarak uzunca bir süredir bilimsel açıklamalarıyla güçlendirilmiş bir Beden Dili Analizi Yöntemleri kitabı ve iletişimde önemli olan Beyin Tabanlı (Nöro-Linguistik Kodlarla) İletişim kitabı üzerine ağırlıklı çalışıyorum. 
•Çok güzel bir aileniz ve ailenize yeni katılan torununuz var. Aileye, kadınlara ve çocuklara vermiş olduğunuz değeri biliyorum. Sizin için aile nedir desem, cevabınız ne olur değerli hocam? 
Aile, öncelikle kişinin içinde büyüdüğü toprak. Hepimiz anne babamızın kurduğu ailelerin ürünleriyiz bir anlamda. Bu çerçevede konuşacak olursak, aile bizim de içinde kendi  canlılığımızı muhafaza ederken yeni insanlar yetiştirme sorumluluğunu yerine getirdiğimiz  önemli bir toprak. Her çocuk anne babanın ortak imzası. Ciddi bir sorumluluk… 
Sevgili eşimle 6 çocuğumuz ve 1 de dünya tatlısı bir torunumuz var. Her biri başka değerde ve güzellikte öğretmenlerimiz gibi adeta. Hepsinden hayata dair neler öğrendik… Onları çok seviyorum.  
Bir toplumun gücü, onu oluşturan en mikro oluşum olan bireylerin meydana getirdiği ailelerin sağlığıyla anlaşılabilir. Bir ülkenin nüfusuna göre %1’ini oluşturan sayıda ve her bölgeden rastgele seçilen ailelerini analizinde tüm ülkeye dair ciddi veriler elde etmek mümkündür. Bu  nedenle aileler en kıymetli parçasıdır toplumların.  
 
Bizlere vermiş olduğu kıymetli bilgiler için değerli hocam Murat Kaplan’ a sonsuz teşekkürler ediyorum. 
Kitapsız kalmayın...
Eylül Ayça Karakuş
 
yorum yaz
Akyazı Gündem Haberleri GÜNDEM BAŞLIKLARI
Twitter daha mı özgür olacak?
Twitter daha mı özgür olacak?
Üniversite öğrencilerini zehirleyeceklerdi
Üniversite öğrencilerini zehirleyeceklerdi
DÖVİZ BİLGİLERİ
Dolar Alış
Euro Alış
Dolar Satış
Euro Satış
YAZARLAR
Akyazı YazarlarıAkyazı Yazarları
Akyazı Anketleri
Anket
KAŞ BELEDİYE BAŞKANI MUTLU ULUTAŞI BAŞARILI BULUYORMUSUNUZ ? (05/10/2019)
  • EVET (67)
  • HAYIR (46)
  • Akyazı Ziyaret Edenler
    Online Ziyaretci