Hasan Kalkan ın Kalkan ile Kapıtaş ın arası türküsünün anatomisi 4
Kalkan ile kapı taşın arası
Yol mu bulamadı dağlar arası
Halil'im düşmüş de elde çapası
Halil'im Halil'im garip Halil'im
Yar başından düşmüş ölmüş Halil'im
Halil'ime kement bağlayamadım
Halil'im düşmüş de toplayamadım
Her yanları ganlı paklayamadım
Halil'im Halil'im garip Halil'im
Yar başından düşmüş ölmüş Halil'im
Adı taş üstüne yazılı galdı
Curası duvarda asılı galdı
Hörüsü ardında yasılı galdı
Halil'im Halil'im garip Halil'im
Yar başından düşmüş ölmüş Halil'im
Ne diyor ana 3.dizede?
“Halil’im düşmüş de elde çapası”
Bu dizede ananın ağzından bir tablo çiziliyor. Tek dizede bir tablo. Halil yukarıdar düşünce deyim yerindeyse “anam! bile diyememiş,düşer düşmez vefat etmiştir. Ben ananın yarın başına geldiğini ve oğlunu o durumda görünce içindeki yangını dışarıya salıverdiğini düşünüyorum. Çırpına çırpına, dizlerini döve döve uğunmuştur garibim. Anadolu’da anaların yazgısıdır bu. Ellerinden ağlamaktan, ağıtlar yakmaktan baş bir şey gelmez ki. Ağlamakla içleri soğur mu? Ne gezer? Onlar artık köy yerinde ömür boyu içten içe yanmaya aday olmuşlardır. Ne zaman bir ses duysalar “Yavrum!” der de hoplayıp kalkarlar.
Şiimire 1890’lı yıllardan itibaren SErveti Fünün ile giren tablo şiir anlayışının halk şiirinde bir örneğidir bu. Serveti fünun şairleri bir çokdize ile bir tablo çizerken Hasan ¨Kalkantek dize ile bir tablo çizmiştir.
Halil’im Halil’im garip Halil’im
Yarbaşından düşmüş ölmüş Halil’im
Bu iki dize türkünün kavuştak dizeleridir. Türkü söylenirken kavuştak rizeleri ikişer kez söylenmektedir. Bu durum kavuştakların önemini gösterdiği gibi kavuştakta belirtilen temanın da bütün metnin omurgasını oluşturduğu gösterir. Bu yüzden biz de türkünün özünü anlamak için kavuştak bölümünü daha ayrıntılı incelemeliyiz.
Dilimiz sadece sözcüklerden ibaret değildir. Bir de vurgu ve ton özelliği vardır. Vurguyu tümce vurgusu, sözcük vurgusu ve hece vurgusugibi alt bölümlere ayırarak inceler dilbilimceler. Her cümlede bir sözcük ya da sözcük öbeği, her sözcükte de bir hece vurgulu söylenir. Her tümcede tümcenin yükünü taşıyan, özellikle belirtilmek istenen sözcükler vardır. Osözcük vurgulu söylenir. Kavuştakın birinci dizesindeki garip sözcüğü iki dizenin de yükünü taşımaktadır. Bu yüzden kavuştak kısmındaki “garip” sözcüğüne de biraz yakından bakmak gerekir: Bu türkü Halil in anasının ağzından söylenmiş. Bütün anneler için çoçukları “garip” tir. Hele o zamanlar taşrada yaşayan köylüler için daha da gariptir. Her ata, çocuğu üstüne düşler kurar. Onun “ dumanının doğru tütmesini” diler. Aç açık deği, karnının tok sırtının pek olmasını ister. Ama o zamanlar ülkenin durumu pek iç açıcı değildir. Köyler dışarıya kapalıdır. Para getirecek iş ve üretim yoktur. Köylüler satmak için değil kendi yaşamlarını sağlamak için üretim yaparlar. Şimdilerde pek olmayan buğdayını, ununu, ekmeğini sebzesini, meyvesini balını, pekmezini, yağını peynirini, etini kendisine yetecek kadar kendisi üretir. Hepsinde verim kıttır ve köylü, komşusu ile takas yaharak birşeyler bulur. Bu durum bozkırda böyledir, toroslardaki dağ köylerinde de. “Garip” için yol inşaatında amele olmak, gaz parası tuz parası kazanmak bile bir nimettir.
Türkünün kavuştak dizelerinde dört kez “Halil’im”denmektedir. Halk arasında “uğunmak” denen şey budur. İnsan büyük acılar karşısında konuşamaz hale gelir ve tek sözcüğü yüzlerce, binlerce kez tekrarlar.
Geçirilen şok hafifledikçe bu tek sözcük tek cümleye döner. Anaysa öyle bir “Yavrum!” kardeşsse öyle bir”ağam!” deyişi vardırki bütün acısını o tek sözcüğe bindirir, salar ortalığa.
Türküdeki “halil” adına deyinmezsek olmaz, Adbilim, sözlükbilimin bir dalıdır.Yörelerde kişilere ve yerlere verilen özel adlar, lakaplar ve takma adlar ve dildeki sıklıkları halkbilimciler tarafından araştırma konusu olur. Her yörenin farkıl inanç ve düşüncedeki insanları çocuklarına farklı adlar takmışlardır. Gerçi “hörü” sözcügünü açarken de bu konuyu tekrar döneceğiz ama halil adı anadolu da çok sık kullanılır.Bu durum türkünün Anadolu’nun ner yanında kolay benimsenmesini, her ana baba ve yavuklunun bu türküde kendinden birşeyler bulmasını da sağlar.
Her kavuşakta dörder kez yinelenen “halil’im” sözcüğündeki iyelik eki olan -im ekine de dikkat çakmak istiyorum. Bu ek, sonuna geldiği sözcüğe sahiplik anlamı katar. Ve konuşmada olsun yaşta olsun sahiplik, söze ayrı bir çeşni katar. Bu durum bir çok türküde özellikle vurgulanır. “hatce’m gül dalına “, “sobalaranıda guruda meşe yanıyor efem” edebiyatımızda sadece bu ekin kullanımıyla ilgili bir kitap yazılabilir.
Gene kavuştak dizelerinin ikincisinde “ Yar başından düşmüş, ölmüş Halil’im” denmektedir.” Bu dizede sebebp ve sonuç lafı dolandırmadan en kısa yoldan açıklanmıştır. Sebep yar başından düşmüş sonuç ölmüş bu dizede olay üç tek sözcükle çarpıcı biçimde anlatılmıştır. Duygu yoğunluğu laf kalabalığına izin vermez.Burada ölmüş sözcüğüne biraz açıklık getirmek gerekir. Normal yaşamda ölümün yüzü soğuktur. Bu yüzden onu vefat etmek hakkın rahmetine kavuşmak hakka yürümek şehit olmak atalarına kavuşlmak cennete gitmek gibi sözler ile anlatılmıştır. Tabiki başka deyimlerde vardır. Bunların bir kısmı argodur. Ama hiç biri lümü bu kadar çıplar bir şekilde anlatamaz.Acılı kişinin ölüm olayının allayıp pullayacak durumu yoktur. Bu yüzden bütün olayı tek sözcükte anlatmayı bilmiştir ozanımız.
Hazırlayan:
Hüseyin Deniz
Edebiyat öğretmeni